21 Nisan 2012 Cumartesi


Umduğumdan daha  fazla detay  gerekiyormuş. Yakında ayağa  kalkar ))



11 Nisan 2012 Çarşamba


KUŞ EVLERİ
Tarih boyunca insanların kuşlara  bakışı,  diğer hayvanları  kıskandıracak kadar özel olmuştur. Her ne kadar  bazıları kafeste beslemeye çalışsa da özgürce yükseklerde uçmaları  ve kanatlı yaratıklar olmaları  nedeniyle Tanrı'ya  yakın oldukları düşünülmüş, meleklerle anılmalarına vesile  olmuştur. Yine bazıları  balkonuna, pencerelerinin kenarlarına pislemesinden şikayet etseler de, kuşları  beslemek insanlara hep gönül  rahatlığı  vermiş farklı  bir huzur duymamıza  sebep olmuştur.
Sofra bezlerindeki  ekmek  kırıntılarını kuşlara vermek, mezarlıklarımızdaki kuşların sulukları, insanların sevap duygusuyla ,karışık  kuşlara  duyduğu  sevgi  ve saygının bir işaretidir bence.  Her ne kadar Alfred  Hitchcock'un Kuşlar  filminde korku unsuru olarak kullanılmışsa da ağzındaki  zeytin dalı ile barışı  simgeleyen gene onlardır. Hiçbir hayvanın dışkısı üzerimize bulaştığında
şans saymayız kuşlarınki  dışında. Aşağıda bir iki örneğini  verdiğim Osmanlı mimarisinde de görüldüğü gibi onlara hep  gereken saygı
ve sevgiyi  göstermişizdir.
Küçükken babamın götürdüğü Yeni Camii'deki  güvercinlere yem atma anılarımın bende bıraktığı izden midir neden bilmem
ne zaman fırından ekmek alsam, kuşlar için kırıntı almadan da edemem. Yaşam alanım olan terasta, onlara gereken konukseverliği  hep göstermişimdir.
Bloglarda pek çok  kuş  evi  görüyorum. Çok  güzel, özene bezene yapılmış  sanat  eserleri gibi. Ben de yaptım ve paylaşayım dedim
Ancak  benimki kullandığım malzeme ile de  görünümü ile de biraz daha farklı ve fonksiyonel olsun istedim. Ve..., kuşlarımız  çok  sevdi.
Mahallenin tüm serçeleri,  müdavim kumrularımız, arap  bülbülü,  hergün  nasiplenmeye  geldiklerinde cıvıltılarıyla da teşekkürlerini ihmal  etmiyorlar.
Bugün sadece resmini paylaşıyorum. Önümüzdeki  hafta ayın 18 inde TRT Okul Anne ve Çocuk programına bir davet aldım.
( Almıştım ancak  yani  bir habere göre  sanırım 26 Nisana ertelendi)
Zaten hem İstanbul'um gelmişti, hem de orada canlı yayında böylesine bir kuş  evi yapacağım.
Daha  sonra da  yine burada yapımını ayrıntılarıyla  yayınlayıp paylaşacağım.
Kuş  cıvıltılarınızın eksik olmadığı sağlıklı  günler dileğiyle
Esen kalın.




7 Nisan 2012 Cumartesi

 İlk kez bir bloğun çekilişini duyuruyorum daha  önce denk  gelmemişti ilgi  duyanlar ziyaret edebilirler

http://www.lilimini.com/2012/04/lilinin-cekilisi-giveaway-of-lili.html
Bu minyatür yemek hazırlama masasını şanslı bir okura hediye etmek istiyor.

5 Nisan 2012 Perşembe



ADIRONDACK CHAİR nam-ı diğer  sandalye ))


    New York'da Adirondack dağları eteklerinde Champlain gölü kıyısında küçük bir kasabada kalabalık bir aileye sahip  Thomas Lee isimli  yaratıcı  bir zat-ı muhterem, 1903 yılında ailesi için  rahat  ergonomik bir sandelye tasarlamış.
Yaptığı  örneği   kasabanın kendi  halinde çalışan  marangozu Harry Bunnell'a gösteren Lee, hayatının en büyük hatasını  yaparak siparişini  vermiş.
     Bizim uyanık  Harry tasarımı  gördüğünde aniden gözlerinde dolar işaretleri  çakmış. Önceleri  Westport  sandalye olarak  anılan bu  sandalye için 1904 yılında hemen patent başvurusunda bulunmuş.
Ve garibim  Lee'nin haberi olmadan 1905 yılında da patenti  garantilemiş.
Daha sonraları adirondack olacak olan bu güzel  görünümlü  ergonomik ve oldukça rahat olan bu  koltuğun hikayesi  de böylece başlamış.
Amerika' nın hemen hemen her yerinde özellikle sahil  kesimlerinde değişik versiyonları ile karşınıza çıkıveren bu sandalyeyi bir de ben yapayım dedim )) uyanık Harry ne der, bilemiyorum ama birebir aynisi  değil  sonuçta . Eee adını  da zikrettik daha ne olsun.
Hatta yetmedi  bir de  yaklaşık 1/12 ölçeğine uyarladığım ölçülerini de verdim ki  herkesler yapabilsin diye.
Zaten internette  araştıran herkes görebilir. benim de yararlandığım  kaynak
http://www.adirondackchairs.com/adirondack-chairs/adirondackchairhistoryarticle.cfm.
adirondack chairs olarak görsellerde de araştırırsanız değişik versiyonlarda resimlerini  bulabilirsiniz.Bu  kadar  ahkamdan sonra
Ben de kendi  çapımda, yapacak olanlara  yol  göstermeye çalıştım
Sıra paylaşmada . Beğenilerinize ....
Esen kalın.



İki  farklı  kalınlığın incesi kahve karıştırma çubuğu diğeri ise çöp şiş  cubuğu )) 
Eğimli  kesimlerin şablonu için 
http://woodworking-plans-dr.blogspot.com/2012/01/adirondack-chair-plans.html
sitesinden esinlenebilirsiniz.
Bu ölçüler benim belirlerdiğim ölçülerdir.
1- 2 adet 7x1 cm
2- 2 adet  8x1 cm
3- 2 adet 4x1 cm
4- 10  adet 4x0.5 cm
5- 1 adet 5.5x0.5 cm
6- 1 adet 5.5 x0.7 cm
7- 7 adet 6.5x0.5 cm



Dekupaj  makinesini ters bağlayarak oluşturduğum tezgahım ))



eğer birden fazla yapıyorsanız genel  hatları  mutlaka beraber  çalışın derim













2 Nisan 2012 Pazartesi


SOBALAR
Belli  bir yaşın üzerindekiler, soba sözcüğünden dahi etkilenerek  o  eski  kış  akşamlarını  anımsar diye düşünüyorum.
Zamanımın kışlarında samimi  görüntüsü ile evin en baş  köşesinde duran kuzinemiz. Üzerindeki  bakır güğüm. Maşa üzerinde
kızartılan ekmekler, kestaneler.
Hala kulağımdadır o  güğümdeki  suyun kaynama sesi. Rahmetli anamın fırın kısmında  yaptığı  pilavlı  hamsi  böreği ve kokusu gibi.
Hızlı  gelişen teknolojiler ve yaşama alışkanlıklarımız,  bu  çok  özel  ev aleti olarak  tanımlayabildiğim sobaları terketmemizin
buruk  sızısı,  anılarımızda kalmış çok eski  bir dostu  anımsatır  gibi olur zaman zaman.
Minyatür ile uğraşmaya başladığımdan bu  yana zaten bağımlı olmaya müsait  yapım sayesinde her şeye  farklı  bir gözle bakmaya başladım.
Gördüğüm tüm eşyaların minyatürlerini  nasıl yaparım?  diye düşünürken bir yandan da elime geçen her türlü  gereci  bir işte
kullanırım fikri ile bir kenarda  küçük bir çöplük oluşturmaya çalışıyorum ))
Bir gün Antalya Büyük  Şehir Belediyesinin bir afişi , tam da bahar  geldi  çiçekler, ağaçlar  coştu , kuşlar cıvıldıyor derken beni
birden o  eski kış  akşamlarına götürüverdi. Evet  Türkiye'de ilk ve tek soba müzesi kurulacağı ve minyatürlerinin sergileneceğini
duyuran bir afişti  bu.
Zihnimi  yokladım, bizim,  çevremizdekilerin kullandığı, şimdi  asla bulamıyacağımız sobaları  düşündüm. İyi bir fikirdi ve  bir şeyler
yapmam gerekirdi, hemen kolları  sıvadım ve yapıverdim bir şeyler işte...
Ancak daha sonra kurduğum irtibatlarda aslında bu  işin amacının Antalya sobacılar çarşısı  esnafını hareketlendirmek oraya
bir renk  katmak olduğunu  öğrendim.
Yani  benim  şekillendirdiğim gibi  bir minyatür standının olmadığını  öğrendim. Daha çok görsel ağırlıklı fotoğraf, resim,
 film ya da yazılı  belgeler  tarzında dökünalardan oluşacakmış. Olur ya bu  gibi  dökümanlara  sahipseniz,
Antalya Büyük Şehir Belediyesi Kültür  Daire Başkanlığı ile  irtibat kurabilirsiniz  sanırım.
Eee,  her neyse,  sonuçta bir iki  soba  çıkmıştı ortaya ben de yine sizlerle paylaşayım istedim. Kim bilebilir ? ya alıcısını  bulurlar, ya da bir projede yerlerini  alırlar
Gönlünüz o  eski  kış  akşamlarının yanan sobasının ateşinin sıcaklıyla dolsun...
Esen kalın.