10 Kasım 2012 Cumartesi



Varlığıyla gurur duyduğum kızımın bir yazısıyla.....

Ben yas tutmuyorum bugun.. Tutmuyorum cunku Mustafa Kemal Ataturk kimdir biliyorum.. Sahsi ile tanismama gerek yok, yuregimle taniyorum ben onu... Ve onun bu ulkeyi '' Turkiye Cumhuriyeti '' yapabilmek icin neler yaptigini cok iyi biliyorum.. Analarimizin, abilerimizin, ablalarimizin neler fena ettigini biliyorum.. Cunku ben onunla buyudum.. Ne kadar sansliyim ki okulumda, evimde bana bunlar ogretildi hep.. '' Ataturk olmedi yuregimizde yasiyor '' Evet dogru... Yas tutmuyorum.. Cunku o hala bizlerin yaninda.. Bizlerse onun bize emanet ettiklerine sahip cikabilmek icin HALA variz.. Onu yasatabilmek icin.. Ve yasatacagiz da..... ∞

29 Ekim 2012 Pazartesi

Tüm blog  dostlarımın en anlamlı  bayramını  kutluyorum...

5 Haziran 2012 Salı

ERKEK ÇOCUK ODASI
Ve,  nihayet bir çalışma daha  noktalandı . Yine bir sipariş üzerine başlayıp  bitirdiğim bu  çalışmada ilk kez insan figürü çalıştım daha önce yontu  çalışmalarım vardı  ama bu  boyutta ilk kez. Bu oğlumuz  Örümcek Adamı pek bi  seviyormuş her yerde o motifleri  onun için görüyoruz. Sizlerin beğenisiyle birlikte  alıcı  dostum da ilk kez buradan görecek umarım istediği  gibi olmuştur. Sırada  anne babanın  oturma odası  var  bakalım  umarım bir haftaya  kalmaz onu da  paylaşıma  sunarım. .Yorumlarıyla bana moral  ve güç veren çalışma  şevkimi arttıran tüm dostlarıma  en içten teşekkürlerimle. 








4 Haziran 2012 Pazartesi

Hemen hemen bitti sayılır bir iki satır karalamamla bitmiş  halini yarın  yayınlarım herhalde 

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Merhaba sevgili  blog dostları;,
Biliyorum  epey bir zaman oldu. Aslında hiç boş durmadım ama nedense bir türlü  elim varıp  da yaptıklarımı paylaşma şansı  bulamadım. Malum  televizyon programı İstanbul  macerası  derken arada küçücük bir bölünme, blogla uğraşabilme konusunda motivasyonumu  kesti desem yalan olmaz. Bir yandan da  koro  çalışmalarına ağırlık vermem iyice kopmalara  neden oldu. Neyse  ki  o çalışmaları  tatile  çıkardık))
Bu  arada gezip  göreceğim inceleyeceğim pek çok blog dostumun sitesi  beni  bekliyor... Hele okunacaklar bir hayli  birikmiş. İnanın emekli olmadan önce  nasıl gün yetmiyorduysa şimdi  bin beter . keşke herşeye  zam  geldiği  gibi,  günlere saatlere de zam gelse ))
Aslında öncelikle yayında yaptığım  kuş  evinin ayrıntılarını  da paylaşacaktım sizlerle ama  daha önceden dağınık  haldeki  bu  galerimin toplanmış  halini paylaşayım istedim. Bir daha ki  sefere de onun ayrıntılı  açıklamalarıyla  karşınızda olacağım.
Bu  çalışma çok büyük  keyifle yaptığım bir çalışma oldu. Her zaman ki  gibi  yaparken yaşadım adeta . Onca ayrıntı yaptım ancak  camlı  çerçeve gelince o  detayları  pek gösterebilme olanağı  kalmadı  hatta  fotoğraf çekerken bile epey  zorlandım yansımadan dolayı .ben de minik bir film hazırladım yapım  aşamalarından. Eh bu  da böylesine bir  çalışma işte... beğenilerinize...
Benzer bir çalışma daha var  kafamda  şu  siparişleri  sergiyi  bir atlatayım onu da  ayni  keyifle yapacağım. 
şimdilik saygılarımla paylaşıma sunuyorum. 
En içten dileklerimle. Esen kalın.






3 Mayıs 2012 Perşembe

TEŞEKKÜRLER TRT ( Bir İstanbul  Macerası)


Merhabalar ,
Şaka gibi  bir  başlangıçtı  benim için. Bir gün bir mail  almış  ve  Özlem Hanım'ın TRT nin anne çocuk  programına katılıp  katılmayacağım sorusu ile karşılaşmıştım. 
Açık  söylemek  gerekirse pek de  ciddiye almamıştım.
İlerleyen zamanda yazışmalarımızda  olayın ciddi olduğu  ortaya  çıktı,   veee... ver elini  İstanbul.

   Beni  internet ortamında bulup  daveti  yapan sayın Özlem Öztürk'e, yayından  önce  tatlı  sohbeti  ve ikramlarıyla beni  tanıyıp tanıtmaya çalışan 
sayın Yeliz Kaynak'a , Yayın boyunca benim çenemden fırsat  bulup  da sorular sorabilmeye çalışan  çok  sevgili  sayın Canan Hoşgör'e
gösterdikleri  ilgi  ve samimiyetleriyle beni  motive eden  sayın Zeynep  Kasımoğlu  Özturan ve  Or. Dr. Banu Çiftçi Giray'a  yayında  emeği  geçen 
tüm teknik  personele kameraman dostlara , İstanbul'un yoğun ve stresli  trafiğinde güleryüzünü  ve sakinliğini  yitirmeden ulaşımımı sağlayan dostlara
Ve tabii ki  yapımcılara pek çok teşekkür ediyorum.
Çok güzel  keyifli bir deneyimdi. bir süre  blogdan da üretimden de uzak  kaldım ama her dakikasına değdi diye düşünüyorum. Neden bilemiyorum buraya  bir türlü  videoyu yerleştiremedim sanırım bugünlük başka bir problem var  neyse sonuçta  İzleme fırsatı olmayanlara da keyifle paylaşacağım linki  aşağıya ekledim. Dileyen oradan bakabilir ))
Saygılarımla
Esen kalın sağlıcakla...



21 Nisan 2012 Cumartesi


Umduğumdan daha  fazla detay  gerekiyormuş. Yakında ayağa  kalkar ))



11 Nisan 2012 Çarşamba


KUŞ EVLERİ
Tarih boyunca insanların kuşlara  bakışı,  diğer hayvanları  kıskandıracak kadar özel olmuştur. Her ne kadar  bazıları kafeste beslemeye çalışsa da özgürce yükseklerde uçmaları  ve kanatlı yaratıklar olmaları  nedeniyle Tanrı'ya  yakın oldukları düşünülmüş, meleklerle anılmalarına vesile  olmuştur. Yine bazıları  balkonuna, pencerelerinin kenarlarına pislemesinden şikayet etseler de, kuşları  beslemek insanlara hep gönül  rahatlığı  vermiş farklı  bir huzur duymamıza  sebep olmuştur.
Sofra bezlerindeki  ekmek  kırıntılarını kuşlara vermek, mezarlıklarımızdaki kuşların sulukları, insanların sevap duygusuyla ,karışık  kuşlara  duyduğu  sevgi  ve saygının bir işaretidir bence.  Her ne kadar Alfred  Hitchcock'un Kuşlar  filminde korku unsuru olarak kullanılmışsa da ağzındaki  zeytin dalı ile barışı  simgeleyen gene onlardır. Hiçbir hayvanın dışkısı üzerimize bulaştığında
şans saymayız kuşlarınki  dışında. Aşağıda bir iki örneğini  verdiğim Osmanlı mimarisinde de görüldüğü gibi onlara hep  gereken saygı
ve sevgiyi  göstermişizdir.
Küçükken babamın götürdüğü Yeni Camii'deki  güvercinlere yem atma anılarımın bende bıraktığı izden midir neden bilmem
ne zaman fırından ekmek alsam, kuşlar için kırıntı almadan da edemem. Yaşam alanım olan terasta, onlara gereken konukseverliği  hep göstermişimdir.
Bloglarda pek çok  kuş  evi  görüyorum. Çok  güzel, özene bezene yapılmış  sanat  eserleri gibi. Ben de yaptım ve paylaşayım dedim
Ancak  benimki kullandığım malzeme ile de  görünümü ile de biraz daha farklı ve fonksiyonel olsun istedim. Ve..., kuşlarımız  çok  sevdi.
Mahallenin tüm serçeleri,  müdavim kumrularımız, arap  bülbülü,  hergün  nasiplenmeye  geldiklerinde cıvıltılarıyla da teşekkürlerini ihmal  etmiyorlar.
Bugün sadece resmini paylaşıyorum. Önümüzdeki  hafta ayın 18 inde TRT Okul Anne ve Çocuk programına bir davet aldım.
( Almıştım ancak  yani  bir habere göre  sanırım 26 Nisana ertelendi)
Zaten hem İstanbul'um gelmişti, hem de orada canlı yayında böylesine bir kuş  evi yapacağım.
Daha  sonra da  yine burada yapımını ayrıntılarıyla  yayınlayıp paylaşacağım.
Kuş  cıvıltılarınızın eksik olmadığı sağlıklı  günler dileğiyle
Esen kalın.




7 Nisan 2012 Cumartesi

 İlk kez bir bloğun çekilişini duyuruyorum daha  önce denk  gelmemişti ilgi  duyanlar ziyaret edebilirler

http://www.lilimini.com/2012/04/lilinin-cekilisi-giveaway-of-lili.html
Bu minyatür yemek hazırlama masasını şanslı bir okura hediye etmek istiyor.

5 Nisan 2012 Perşembe



ADIRONDACK CHAİR nam-ı diğer  sandalye ))


    New York'da Adirondack dağları eteklerinde Champlain gölü kıyısında küçük bir kasabada kalabalık bir aileye sahip  Thomas Lee isimli  yaratıcı  bir zat-ı muhterem, 1903 yılında ailesi için  rahat  ergonomik bir sandelye tasarlamış.
Yaptığı  örneği   kasabanın kendi  halinde çalışan  marangozu Harry Bunnell'a gösteren Lee, hayatının en büyük hatasını  yaparak siparişini  vermiş.
     Bizim uyanık  Harry tasarımı  gördüğünde aniden gözlerinde dolar işaretleri  çakmış. Önceleri  Westport  sandalye olarak  anılan bu  sandalye için 1904 yılında hemen patent başvurusunda bulunmuş.
Ve garibim  Lee'nin haberi olmadan 1905 yılında da patenti  garantilemiş.
Daha sonraları adirondack olacak olan bu güzel  görünümlü  ergonomik ve oldukça rahat olan bu  koltuğun hikayesi  de böylece başlamış.
Amerika' nın hemen hemen her yerinde özellikle sahil  kesimlerinde değişik versiyonları ile karşınıza çıkıveren bu sandalyeyi bir de ben yapayım dedim )) uyanık Harry ne der, bilemiyorum ama birebir aynisi  değil  sonuçta . Eee adını  da zikrettik daha ne olsun.
Hatta yetmedi  bir de  yaklaşık 1/12 ölçeğine uyarladığım ölçülerini de verdim ki  herkesler yapabilsin diye.
Zaten internette  araştıran herkes görebilir. benim de yararlandığım  kaynak
http://www.adirondackchairs.com/adirondack-chairs/adirondackchairhistoryarticle.cfm.
adirondack chairs olarak görsellerde de araştırırsanız değişik versiyonlarda resimlerini  bulabilirsiniz.Bu  kadar  ahkamdan sonra
Ben de kendi  çapımda, yapacak olanlara  yol  göstermeye çalıştım
Sıra paylaşmada . Beğenilerinize ....
Esen kalın.



İki  farklı  kalınlığın incesi kahve karıştırma çubuğu diğeri ise çöp şiş  cubuğu )) 
Eğimli  kesimlerin şablonu için 
http://woodworking-plans-dr.blogspot.com/2012/01/adirondack-chair-plans.html
sitesinden esinlenebilirsiniz.
Bu ölçüler benim belirlerdiğim ölçülerdir.
1- 2 adet 7x1 cm
2- 2 adet  8x1 cm
3- 2 adet 4x1 cm
4- 10  adet 4x0.5 cm
5- 1 adet 5.5x0.5 cm
6- 1 adet 5.5 x0.7 cm
7- 7 adet 6.5x0.5 cm



Dekupaj  makinesini ters bağlayarak oluşturduğum tezgahım ))



eğer birden fazla yapıyorsanız genel  hatları  mutlaka beraber  çalışın derim













2 Nisan 2012 Pazartesi


SOBALAR
Belli  bir yaşın üzerindekiler, soba sözcüğünden dahi etkilenerek  o  eski  kış  akşamlarını  anımsar diye düşünüyorum.
Zamanımın kışlarında samimi  görüntüsü ile evin en baş  köşesinde duran kuzinemiz. Üzerindeki  bakır güğüm. Maşa üzerinde
kızartılan ekmekler, kestaneler.
Hala kulağımdadır o  güğümdeki  suyun kaynama sesi. Rahmetli anamın fırın kısmında  yaptığı  pilavlı  hamsi  böreği ve kokusu gibi.
Hızlı  gelişen teknolojiler ve yaşama alışkanlıklarımız,  bu  çok  özel  ev aleti olarak  tanımlayabildiğim sobaları terketmemizin
buruk  sızısı,  anılarımızda kalmış çok eski  bir dostu  anımsatır  gibi olur zaman zaman.
Minyatür ile uğraşmaya başladığımdan bu  yana zaten bağımlı olmaya müsait  yapım sayesinde her şeye  farklı  bir gözle bakmaya başladım.
Gördüğüm tüm eşyaların minyatürlerini  nasıl yaparım?  diye düşünürken bir yandan da elime geçen her türlü  gereci  bir işte
kullanırım fikri ile bir kenarda  küçük bir çöplük oluşturmaya çalışıyorum ))
Bir gün Antalya Büyük  Şehir Belediyesinin bir afişi , tam da bahar  geldi  çiçekler, ağaçlar  coştu , kuşlar cıvıldıyor derken beni
birden o  eski kış  akşamlarına götürüverdi. Evet  Türkiye'de ilk ve tek soba müzesi kurulacağı ve minyatürlerinin sergileneceğini
duyuran bir afişti  bu.
Zihnimi  yokladım, bizim,  çevremizdekilerin kullandığı, şimdi  asla bulamıyacağımız sobaları  düşündüm. İyi bir fikirdi ve  bir şeyler
yapmam gerekirdi, hemen kolları  sıvadım ve yapıverdim bir şeyler işte...
Ancak daha sonra kurduğum irtibatlarda aslında bu  işin amacının Antalya sobacılar çarşısı  esnafını hareketlendirmek oraya
bir renk  katmak olduğunu  öğrendim.
Yani  benim  şekillendirdiğim gibi  bir minyatür standının olmadığını  öğrendim. Daha çok görsel ağırlıklı fotoğraf, resim,
 film ya da yazılı  belgeler  tarzında dökünalardan oluşacakmış. Olur ya bu  gibi  dökümanlara  sahipseniz,
Antalya Büyük Şehir Belediyesi Kültür  Daire Başkanlığı ile  irtibat kurabilirsiniz  sanırım.
Eee,  her neyse,  sonuçta bir iki  soba  çıkmıştı ortaya ben de yine sizlerle paylaşayım istedim. Kim bilebilir ? ya alıcısını  bulurlar, ya da bir projede yerlerini  alırlar
Gönlünüz o  eski  kış  akşamlarının yanan sobasının ateşinin sıcaklıyla dolsun...
Esen kalın.








24 Mart 2012 Cumartesi

Yine merhabalar, Dervişin fikri neyse zikri de o olur demişler ya )) neyse. Yılların emektar dostu  kalbim teklediğinden bu  yana istemeden de olsa biraz uzak  kaldığım  bazı  değerleri ben de eserlerime yansıtıyorum herhalde. Zaten minyatür böyle bir şey  değil mi?  O, içimizdeki  çocuğu  hep  dinamik tutmak yaşamak istediklerimizi yaşatmak. Neyse  lafı  fazla uzatmadan bilirsiniz. rakı  sofralarına  çilingir sofrası  denir. sebebi de malum rakı,  muhabbet içkisidir. adabıyla keyifle içilen dünyanın en asil içkilerinden. O masaya oturan en ketum insanların bile bir iki kadehten sonra dilleri açılır da muhabbete katılırlarmış. yani açılmayan kilitleri  bu  sofra  açarmış... İşte böyle, bu kısacık  ahkamdan sonra hadi  buyurun muhabbete )) Bu arada,  reklamlardan komisyon almadım biline ))
güzel  bol  muhabbetli hafta  sonları  dileklerimle
Esen kalın.







22 Mart 2012 Perşembe

Merhabalar:) 
İşte yine yeni bir çalışmam. Daha  önceleri  bazı  çalışmalarımı değerlendirmiştim. Ama ilk kez sipariş üzerine bir çalışma yaptım. Yarın paketleyip kargoya vermeden paylaşayım istedim .Gördüğüm bir resmi yapmam istendi. Ben de elimden geldiğince yapmaya çalıştım. Tabii ki birebir değil ama oldukça benzer. Koltuk kaplanması  ve yatak örtülerinde yine eşimden destek aldım doğal olarak)) Mobilyalar akağaç, dış kasa yine MDF. Ve ilk  kez üstü açık bir model çalıştım. 1/16 scalada. Böyle çalışması daha rahatmış )) Oysa ben hep duvara  asılan tarzda çalışmayı tercih ediyordum. Bir de şu ölçek olayı var ya... genelde dış kaynaklı  minyatürlere baktığımda 1/12 scalada çalışıyorlar benim daha önce yaptıklarım neredeyse 1/20 -25 e denk geliyor ölçü büyüdükçe   detayları  daha rahat çalışabiliyorsunuz. İyiymiş))
Geçen sürede  pek  boş durmadım ama blogda paylaşmadıkça sanki birşeyler eksik kalıyor  gibi. Bir an önce paylaşma isteği, çalışmaların hızını etkiliyor. Örneğin şu oğluşun odası bir türlü tam olarak bitmedi  hatta bu arada  hani o mangal keyfi vardı ya, neredeyse o  bile  bitti  çok kısa bir süre sonra onu da paylaşacağım sizlerle. Görüşmek üzere...